Sivirihisar Hakkında
Sivrihisar Eskişehir’in en büyük İlçesidir. İlçe merkezi, Ankara, Eskişehir ve İzmir karayollarının kesişme noktası üzerindedir. Çal Dağı’nın uzantısı olan volkanik bir kaya kütlesinin eteğinde, gökyüzüne doğru yükselen sivri kayalıklarıyla dikkat çeker. İlçeye ismini bu kayalıklar vermiştir. Kayalıkların Hisarönü-Balkayası mevkiinde Eskişehir Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’nce boyalı kaya resmi tespit edilmiştir. Kaya yüzeyine kırmızı boya ile at, insan ve köpek figürlerinden oluşan bir sahne resmedilmiştir. Kalkolitik Çağ’a tarihlenen bu resim sadece Sivrihisar yöresinde değil, şimdilik Orta Anadolu’da bilinen ilk ve tek örnek olması bakımından önemlidir.
Güneyden Afyon’a ve güney doğusundan Çeltik ilçesi yönünden Konya’ya uzanan yollar kavşağında yer alan Sivrihisar Etiler, Frigler, Roma, Bizans, Selçuklu dönemleri ile Bayezid ve Kanuni döneminde vilayet merkezi; 17. yy’a kadar (Bursa) Hüdavendigâr sancağına 1262/1845 Osmanlı vilayet teşkilatının kuruluşu ile Ankara vilayetine, 1914 yılında Eskişehir sancağına ve Cumhuriyet devrinde Eskişehir iline (1925) bağlı ilçe merkezidir.
Arkeolojik araştırmalar Sivrihisar yöresinin Tunç çağları boyunca yoğun olarak iskan edildiğini gösterir. Bölge, Demir Çağı’nın güçlü krallığı Frigler’in de ana yerleşim sahasıdır. Sivrihisar dağlarının kayalık yamaçlarında Frig yerleşmesi ve kaya anıtlarına ait güzel örnekler vardır. Frig kralı Midas tarafından kurulan Pessinus (Ballıhisar) kenti buradadır. Dönemin ünlü Pers Kral Yolu ilçe sınırları içinde Pessinus’tan geçer. Roma ve Bizans döneminde ticari ve askeri önemini korur. İlçe merkezinin kuzeybatısındaki kale ve eteklerindeki yerleşmenin bu dönemdeki adı Spaleia ‘dır. Sivrihisar, 1074 yılında Selçukluların hakimiyeti altına girer. Bu dönemde Karahisar adını alan ilçede bir imar hamlesi başlar, bir çok camii, medrese, hamam gibi yapılar inşa edilir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin 1308’de yıkılmasından sonra İlhanlılar’ın kontrolüne giren bölge, bu devletin Anadolu’da etkisinin azalmasıyla bağımsızlıklarını ilan eden Türkmen beyliklerinden, merkezi Kütahya’da olan Germiyanoğulları beyliği sınırları içinde kalmıştır. Sultan I. Murad zamanında Ankara vilayetinin merkez sancağına bağlı bir kazadır. 1912 Yılında Eskişehir’e bağlanır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Yunan işgaline uğrayan ilçe toprakları, 20 Eylül 1921 de işgalden kurtulur.
Coğrafi Durumu: Eskişehir ilinin doğusunda, 3803 km2 toprağa sahip, deniz seviyesinden 1080-1100 metre yükseklikteki bir yerleşim yeridir. Eskişehir’e 98 km, Ankara’ya 138 km, Afyon’a 131 km uzaklıktadır. Ankara- Eskişehir ve Ankara – İzmir devlet karayolu üzerinde yer alır. Doğusunda Ankara ve Günyüzü, güneyinde Konya ve Afyon illeri, batısında Çifteler ve Mahmudiye ilçeleri kuzeyini ise Mihalıççık ilçeleri sınırlar. En önemli dağları ilçenin kendi adıyla anılan Sivrihisar Dağları’dır. Kaymaz bucağına kadar devam eden bu dağ sırasının en önemli tepesi ilçenin 7 km doğusundaki 1690 metre yükseklikteki Çal Dağı tepesidir. Çiftelerden doğan Sakarya Nehri, doğuya dönerek ilçenin güney ve doğusunu dolaşarak tekrar Ankara sınırına geçer. Pürtek ve Hortu suları ilçemizdeki kollarıdır. Kurak ve sert bir iklim hakim sürer. Yağışlar kış ve ilkbahar aylarında görülür. Yazlar kurak ve sıcak geçer. Metrekareye ortalama 2 kg yağış düşer. Lodos, karayel ve poyraz ilçede esen önemli rüzgârlardır. İlçede krom, demir, mozaik, mermer madenleri bulunmaktadır.
Bitki Örtüsü: İlçede bozkır bitki örtüsü hakimdir. Çıplak, step manzarası arz eder. Bir zamanların palamut yatağı olarak anılan Sivrihisar’da usulsüz kesimler sonunda orman varlığı yok edilmiştir. Kekik ve yavşan denilen otlar bol bulunur. Ekilebilen arazide daha çok tahıl tarımı yapılır. Sulak yerlerde şekerpancarı yetiştiriciliği önemli yer tutar. Sebzenin hemen her çeşidi ilçenin ihtiyacını karşılayacak kadar yetiştirilmektedir. Meyvecilik az da olsa son yıllarda gelişme göstermektedir. Bölgede arpa, buğday ve yulaf ekimi yapılmaktadır. Bazı köylerde (Okçu, Kaymaz ve Memik) fasulye, nohut ve mercimek ekimi yapılmaktadır. Ayrıca, Sakarya ve Porsuk vadisi köylerinde çeltik ziraati yapılmaktadır. Özellikle Biçer ve İlören köylerinde çeltik yetiştirilmektedir. Ancak, Porsuk çayının kirli geçtiği havzalar, üretim düşüşüne sebep olmuştur. Biçer ve İlören köylerinde kavun, karpuz ve sebze üretimi de yapılmaktadır.
Yüzey Şekilleri: 39 derece 30 dakika 5 saniye enlem kuzey ve 29 derece 6 dakika 15 saniye boylam doğu ve gayet sert ve yüksek ve uçları güneye doğru granit tepelerden müteşekkil bir kavsın içinde olup, Konya hudutlarına kadar devam eden ovaya nazırdır.
Eskişehir ilinin güneydoğu köşesinde, Sakarya yayının içerisinde başlayan Sivrihisar dağları, güneydoğu-kuzeybatı yönünde uzanarak Türkmen dağına ulaşırlar. Kaymaz bucağı eşik görünümlü bir yayla üzerinde yer alır. Deniz seviyesinden yüksekliği 1071 metredir. En yüksek noktası ilçe merkezi doğusunda ve ilçeye 7 km. uzaklıkta Çaldağı (Çürükçal) 1690 metredir.
Diğer önemli yükseklikler güneydoğudan başlayarak, Akyokus (961 m.), (Kanuni zamanında zümrüt madenînin çıkarıldığı) Adatepe (1400 m.), Adatepe önü Boztepe (948 m.) yüksekliğinde üç tepe, 1820 m. yüksekliğinde Arayıt dağı (halen Günyüzü hududunda Kuzören köyü üzerinde), 1300 m. yüksekliğinde Yumrukçalı tepesi, 1361 m. yüksekliğinde Sarnıçlı tepe, 1670 m. yüksekliğinde Büyelik tepe, 1525 m. yüksekliğinde Hasan Paşa tepesi (Dinek köyü üzerinde), Çamlıkdağı, Gecek Beli (1525 m.), Yediler tepesi (1531 m.), Karaburhan sivrisi (1322 m.), Karakaya tepesi (1203 m.) yüksekliğindedir. Yeniköy üzerinde “Ekmekçi Pınarı”, Kertek üzerinde “Alan”, her ikisi de geçmişte yayla idi. Karakayaya kadar uzanan silsileye yediler derler. Sivrihisar’ın batısında şehir çıkısında pancar kantarından Eskişehir yönüne doğru Beş Dereler yer alır. Sivrihisar’ın eteklerinde kurulduğu, tarihte “Güneş Dağları” diye anılan granit kayaların ortası ve en yüksek tepesi; eski Justinianus kalesinin bulunduğu, yeni adı ile Yazıcıoğlu kalesidir.
Buradan doğuya doğru Merdivenkaya, Hisarbeli, Ağlıyan kaya, Sivrikaya, Balkayası, Kızılbel, Böğürtlen (çiftlik) gediği, Şınşırak tepesi, kale görünmez uzantıları ile Tombakkaya, Kıblekaya, kaleden batıya doğru Baba çeşmesi, Zey yolu, Gavur köyü bağları gediği, Garipçe sivrisi yer alır.
Akarsuları: İlçenin batısından Çifteler Sakarya başından 19-250 C sıcaklıkta kaynayan beş kaynak Sakarya’yı meydana getirir. Başlangıçta güneyi takip eden Sakarya nehri, doğuya doğru ilerlerken, Kepen çayı, Zorsu, Göksu ve Düden sularını alarak kuzeye döner.
İlçe hudutlarına; kuzeyden Biçer Köyü yakınlarında giren Porsuk nehri, Beylikköprü yakınlarında Sakarya’ya kavuşmak üzere doğuya ilerler.
Karaburhan’dan çıkan Karaburhan suyu; Zey, Dümrek, Memik, Elcik, Mesut Çiftliği ve Babadat sularını alarak Hortu suyu ile birleşir. Pürtek suyu adını alır. Mülk köyü batısındaki tarihi bir köprünün altından geçerek Demirci, Ortaklar güzergahı ile İlören yakınlarında Porsuk nehrine karışır. Tabii zikri geçen çayların suları yazın ziraatta kullanıldığından ancak kısın Sakarya ve Porsuk’a kavuşma imkanı bulur.
Sivrihisar’da; Kaymaz, Koçaş, Oğlakçı, Bahçecik köylerinde sulamada kullanılan göletler yapılmıştır. Son yıllarda yeraltı suları sondajları ile sulu ziraat artmıştır.
İklimi: Kışlar genellikle yağışlı ve soğuk, yaz ayları kurak ve sıcak geçer. Yağışlar ilkbahar ve yaz aylarında görülür. Rüzgarlar kışın kuzey ve güneydoğudan, diğer mevsimlerde güneybatıdan eser. İlçeyi geniş bozkırlar kaplar. Su boylarında söğüt ve kavak ağaçları boy gösterir. Dağların tepelerinde eski orman bakiyeleri, çanı ve meşelere rastlanır.
Sivrihisar bölgesi kendine özgü bir iklime sahiptir. Karasal iklimin hâkim olduğu bölgede yıllık sıcaklık ortalaması 20 derecedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer. Yılın en soğuk ayı -7 ile -10 derece ile Ocak ayıdır. Aralık ayının ortasından Ocak ayının soğuk günler ve don olayları yaşanır. -10 ile -20 derece arasında değişen sıcaklıklar olur. Ancak bu ay içinde bazen ılık günlerde yaşanır. Don olayına en fazla Mart ayında rastlanır. Baharın yarısından sonra sıcaklık 18-20dereceye kadar çıkar. Temmuz ve Ağustos aylarında en sıcak günler yaşanır. Bu aylarda sıcaklık 30 derecenin üstüne çıkar. Sivrihisar bölgesinde gece ile gündüz arasında sıcaklık farkı bir hayli fazladır. Sonbaharda ise sıcaklık 13-15 dereceye kadar düşer. Bu mevsimde kışın belirtisi hemen hissedilir. (Eskişehir İl Yıllığı, 1973)
Sivrihisar iklimini yağışlar bakımından incelediğimizde; kışın kar ve yağmur şeklindedir. Aralık ayından itibaren daha çok kar şeklindedir ve don olayları sıkça görülür. Bahar aylarında yağış tipi yağmurdur ve genellikle sağanak şeklinde yağar. Yağış miktarı değişkenlik gösterse de genellikle 340-350 kg / m3’tür. Kasım ayında sulu karların yağmaya başlaması kışın geldiğini göstermektedir.
Tarımcılık: İç Anadolu’da kırsal kesimde yasayan halkın %90’ı tarım ile geçimini sağlamaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın fakir olması ve teknolojinin köylümüze geç ulaşmasından dolayı tarımsal faaliyetler yılın büyük bir bölümünü teşkil ediyordu. Ekmek, dikmek, harmanlamak, pazarlamak yılın 8-9 ayını işgal ediyordu. Simdi ise basta traktörlerin ve değişik araç-gereçlerin halkın hayatına girmesiyle bu işlemler 3-4 aya kadar inmiştir. Tarım aletlerinin toplumsal hayata hızla girmesi geniş ailelerin parçalanmasına da zemin hazırlamıştır. Çünkü önceden her iş insan gücüyle yapılırken aileden her yas ve cinsiyetteki kişilere ihtiyaç varken şimdi kimseye ihtiyaç kalmadan her is kendi basına yapılabilmektedir. Bu da daha çok genç nüfusun is bulmak amacıyla şehirlere göçü artırmıştır.
Sivrihisar ve çevresinde genellikle “kuru tarım” sulanabilen yerlerde ise “sulu tarım” yapılmaktadır. Kuru tarımın yapıldığı yerlere “kıraç toprak” adı verilir. Bu toprakların su ve mineral bakımından verimi düşüktür. Genellikle bir yıl ekilir, bir yıl nadasa bırakılır veya bir yıl ekilir diğer yıl toprağı yormayacak ekinler ekilerek toprak dinlendirilir. Sulu tarımın yapıldığı yerlere ise “sulu” veya “çayır” denilmektedir. Bu topraklar her sene ekilir. 8-10 yılda bir dinlendirilir. Genellikle Sakarya Nehri’nin ve Porsuk Çayının geçtiği yerler bu akarsular ile veya kuyudan su çıkarılmak vasıtasıyla topraklar sulanır. Bu toprakların verimi yüksek olup, alım ve satımı kolaydır.
Sivrihisar ve çevresinde, kuru tarım faaliyetiyle arpa, buğday, çavdar, yulaf, nohut, kimyon, mercimek, çörekotu, ayçiçeği (yöre diliyle aydın), kavun, karpuz ekilmektedir. Sulu tarım faaliyetiyle başta şeker pancarı olmak üzere soğan, kavun, karpuz ve son yıllarda izin verilmesiyle haşhaş ekilmektedir. Ayrıca bostan denilen yerlere ve tarlalara hayvanlar için yonca ve silajlık mısır ekilmektedir.
Aşağı ve Yukarı Kepen köylerinde; Lahana (kelem), kırmızı lahana, havuç, ıspanak, siyah ve beyaz turp, şalgam, pırasa, mısır, nane, maydanoz, Koçaş köyünde; Patlıcan ve Biber, Hortu köyünde; kabak, Mülk köyünde; soğan ve patates, İlören ve Biçer köylerinde; çeltik, soğan, pancar, Hamamkarahisar köyünde; kavun karpuz, domates. Çiftlik (Böğürtlen) köyünde; elma, Elcik köyünde taze fasulye, Karkın, Memik, Sarıkavak, Karaturhan köylerinde; nohut, mercimek üretimi yapılmakta ve saydığımız köyler bu ürünleri ile tanınmaktadır.
Sivrihisar ve çevresinde meyve yetiştiriciliği de önemli bir yer tutmaktadır. Meyve ağaçları genellikle evin bahçesinde veya köylerin bahçelik mekânlarında yetiştirilmektedir. Meyve yetiştiriciliği evin ihtiyacını karşılayacak kadar yapılmaktadır. Fakat ürün çok olursa Sivrihisar Çarşamba pazarında muhakkak alıcısını bekler. Kayısı (yöre diliyle zerdali), erik, vişne, ceviz, badem, elma, armut, ayva, dut, kiraz, iğde, alıç yetiştirilir. Meyve ağaçlarının dışında kavak, söğüt, akasya, çam, ardıç, meşe, karaağaç gibi ağaçlar da dikilerek bağ ve bahçelerin ne kadar zengin olduğu gösterilir.
Hayvancılık: Sivrihisar ve çevresinde tarımın yanında hayvancılık da en önemli geçim kaynağıdır. Hayvancılıkta esas olarak koyun ve inek yetiştiriciliği yapılır. Az olmakla birlikte arıcılık da yapılmaktadır.
Koyunculuk (davarcılık) yapılan köylerde hayvanların güdülmesi için çobanlar tutulur. İlkbaharın gelmesiyle koyunlar sürüye katılır. Çobanlar sürüye kış gelene kadar bakar. Davar geceleri köyün dışında “Kır ağılı” ya da “yatak” denilen yerlerde kalır. Sadece öğle vakti evlere getirilir ve koyunlar sağılıp, kuzular anneleri tarafından beslendikten sonra tekrar otlamaya götürülür. Koyunlar sadece 3- 3,5 ayyani kış döneminde evde kalır. Bir de kışın Aralık ayında güz davarları seçildikten sonra bahara kadar ağıllarda kalınır. Bu dönem koyunların kuzuladığı dönemdir. Yani “döl alma zamanı” dır. Yörede tiftik ve kıl keçisi de yetiştirilmektedir. Bir sürü içinde muhakkak bu keçiler de bulunur.
İnekçilik de yörenin önemli geçim kaynaklarındandır. Son zamanlarda kurulan kooperatiflerle inek besiciliği de önem kazanmıştır. Kooperatif sayesinde cins inekler alınarak uzman besiciliğe geçilmiştir. Besiciliğin artmasıyla tarımda da değişmeler oldu. İnekler için yonca ekimi artarken, silajlık mısır ekimine başlandı. Önceden ekin sapları tarlalarda kalırken şimdi hemen balya yapılmaktadır.
İnek besiciliği ile üretilen hayvanlardan hem satılarak hem de süt üretilerek gelir sağlanmaktadır. Özellikle sütçülük yöre halkı için önemli bir gelir kaynağı olmuştur. Anlaşmalı firmalar her gün köy köy gezerek köylünün ürettiği sütü satın almaktadır. Yöre halkı ürettiği sütü yoğurt, peynir ve tereyağı hazırlayıp satarak ayrı bir gelir kapısı da bulmuştur.
Arıcılık, geçmiş yıllarda ilçe merkezinde ve köylerinde büyük ilgi görürken zararlılarla zirai mücadele sırasında arılar büyük zarar görmüştür. Arıcılık şimdi eski önemini yitirmiş ve kaybolmaya yüz tutmuştur. Bazı dağ köylerimizde 2-3 kara kovanla faaliyetlerini sürdürmeye çalışan kişiler bulunmaktadır. Yaz aylarında ise seyyar arıcılar bölgeye gelmektedirler.
Sivrihisar’da tavukçuluk merkez ve köylerinde yapılmaktadır. Merkezdeki Yenice mahalle, Kurşunlu mahallesi. Kılıç mahallesi. Yunus Emre mahallesi gibi kenar mahallelerde ve tüm köylerde tavukçuluk yapılmaktadır. Tabii bu tavukçuluk seri üretim halinde değil de ihtiyacı karşılamaya yöneliktir. Son zamanlarda Eskişehir yolu üzerine çeşitli tavuk fabrikaları kurulmaya başlanmıştır.
Ayrıca, Sakarya Nehri kıyısında oltayla veya ağla balık avlanmaktadır. Nehirde daha çok sazan ve yayın balıkları bulunmaktadır. Fazlaca balık tutulduğu zaman köylerin meydanında ve Sivrihisar şadırvan meydanında satılmaktadır.
Bağcılık:
A- Sivrihisar ve çevresindeki köylerde, tarihin eski devirlerine kadar uzanan bağcılık yapıldığı bilinmektedir. 30-40 sene evveline kadar Sivrihisar’da bağcılık, çok ilgi duyulan bir alandı. Geçimini bu şekilde sağlayan pek çok kimse vardı. Bağ sahibi olmak, bir prestij vesilesi kabul edilirdi. Aşağı yukarı her ailenin bağı ve bağları vardı. Sivrihisar’ı merkez kabul edersek, 45’derecelik bir açı dışında 5 km yarı çaplı bir daire teşkil edecek tarzda Sivrihisar’ın etrafı bağlarla kuşatılmıştı. Ballıhisar yolundan başlamak kaydı ile doğuya doğru bu çember içinde yer alan bağ semtleri söyle idi: Pirenli, solunda Deveci yolu, kuzey doğusunda Kozlar sekisi, Habip Çesmesi, Çukur Çeşme, Kanlı Kavak, Efendi Pınarı, üzerinde Höyük, Eskiköy, Agaçarası, üzerinde Hocayaab, Esegüneyi, Köşk ve Hisar Arkası, Baba Çeşmesi, güney batısında Gavur Köyü bağları.
Bu bağların büyük bir kısmı, bağlarda çalıştıracak insan bulunamadığı, maliyetin yüksekliği, kalkan mahsulün değerlendirilmediği ve bunlara ilaveten yeni bağ dikilmediğinden, eskilerin yaşlanması ve zuhur eden filoksera hastalığı dolayısı ile harap oldu.
Belki bin yılın semeresi olan ve bin metre irtifada yetişen nefis sofra ve sıralık üzümlerin nesilleri adeta tükenme safhasına geldi. Filoksera’dan korunmak için: Amerikan çubuklara yerli üzümlerin aşılanması sureti ile, yöreye özel bağların, nesillerinin korunması yönünde, Vali Bahaddin Güney zamanında Dinek köyünde yapılan çalışmalar takdire şayandır. Bağların esas harabiyetine; konuya iktisadi açıdan bakış ve yöre insanının kendini zora sokmama tavrı sebep olmuştur dersek yanılmış olmayız sanırım.
B- Yörede Yetişen Üzüm Cinsleri Beyaz ve Kara Maarif, Beyaz ve Siyah Kekre, Mor, Beyaz ve Siyah Feslikan (Köfter), Arap Parmağı, Beyaz ve Siyah Kabuğu Kalın (Sıralık) ve kırmızı renkli Narenci. Sıralık üzüm dışındakiler her ne kadar sırası olsa da, kabukları gayet ince, nefis koku ve tadda sofralık üzümler olup, adeta bağdan sofraya gelinceye kadar kabukları çatlar. Devletin gedrip teşvik ettiği maarif cinsi üzüm en evvel, köfter ise en sonra olgunlaşır. Bu ikilsi arasında olgunlaşan üzümlerle bütün hasat mevsiminde değişik cins ve nefasette üzümleri bulmak mümkündür.
C- Üzüm Mamulleri Pekmez, sıra, hardaliye (Kükürtle sıranın bekletilmesi), nardenk (çöpü suya vurarak (mahalli tabir) yapılan sirke), cevizli sucuk, köfter (bulgurlu), kabak reçeli, kayısı reçeli, ayva reçeli, patlıcan reçeli. Sivrihisar bağları, çardak ve tel üzerinde olmayıp yükseltilmiş sera tabir edilen toprağa çubukların gidiş ve dönüş istikametinde sançılması sureti, dip tabir edilen asmalardan meydana gelir. İklim şartları bunu gerektirmekredir. Sıralar, ilkbaharda; bağ kazımı tabir edilerek kazılır ve bağ dipleri sonra kapatılmak üzere emen seklinde açılır, iki sıra arası sabanla sürülürdü. Sıraların aynı istikamette olması sürüm sırasında dalların sabana takılmaması gibi bir kolaylığa da hizmet ediyordu. Kazma işinden sonra bağ budamasında çubuk uçları toprağa sancıtır, (batırılır.) ilkbahar yağmurları sonrası dipleri örtülüyordu. İhtiyarlayan bağ, kökenlerinden tavşan başı tabir edilen kökten kesimi sureti ile veya kökün uzun dalının toprak altından uzatılıp ucunun çıkarılması (Ahra geçmek) işlemi ile gençleştirme sağlanırdı.
Toplanan üzümlerin (belki şaraphaneden gelme) şaraphana denilen havuzlarda ezilmesinden sonra süzülen sıra, nardenk yapılacaksa (nardenk biraz eksimsi olur.) doğrudan kaynatılır. Pekmez yapılacaksa sıra toprağı tabir edilen özel ve temiz bir toprakla eksiliği kestirilirdi. Toprakla kestirme dolayısı ile, pekmezlerin kanserojen madde içerdiği yönündeki dedikodu üzerine, bu işin uzmanı Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Metintaş mide kanserlerinde böyle bir vak’aya rastlamadığını, ancak kanserojen maddeyi ihtiva eden toprakla yapılan sıvalar (ve badanalar) dolayısı ile Akciğer kanseri oluşabildiğini beyan etmişlerdir.
1940’lı yıllara kadar Tombakkaya’nın doğu yamaçlarında ve Habip Çesmesi kuzeyindeki yamaçlarda, Edilcik Tepesi’nde, taş duvarlarla ayrılmış bağ yerlerini görmek mümkündü. 1960’lı yıllardan sonra, eski bağ duvarlarının taşları inşaatta kullanılmak üzere taşınmıştır. O tarihlerde de ikaz ettik önlem alınmadı. Aslında harap bağ duvarları kayadaki erozyonu önlüyor kaya eteklerinden çıkan çeşme suları için depo vazifesi görüyordu. Buraların ağaçlandırılması mümkündü.
Ankara yolu yapılırken malzeme atımında uygun yerler seçilmediğinden, bilhassa Tombakkaya’nm doğu yönünde görüntü bozukluğu ve kadim tabiat varlığında kimlik değişimine sebebiyet verilmiştir.
Bağcılık hakkında teferruata varan bilgi verilmesi; Sivrihisar’da bağcılığın tarihe karışacağı endişesi ile, hiç değilse bu kültürün kaybolmaması gayretine matuftur.
Yörede beyaz ve kara maarifi beyaz ve siyah kekre üzümü; beyaz ve siyah feslikan (köfteş) Arap Parmağı; beyaz ve siyah, kabuğu kalın ve sıralık üzüm olan kırmızı renkli narencidir. Belki bin yıldan beri yetiştirilen nefis sofralık ve şıralık üzümler bugün tükenme noktasına gelmiştir.