Camilerimiz
CAMİ ADI YAPIM YILI BULUNDUĞU MAHALLE ULU CAMİ 1275 AZİZ MAHMUD HÜDAYİ CAMİ KURŞUNLU CAMİ 1492 BALABAN CAMİ BODUR CAMİ HOŞKADEM CAMİ 1274 YENİCE MAHALLE CAMİ MUSALLA CAMİ AK CAMİ KÜMBET MESCİDİ HAZİNEDAR CAMİ AKDOĞAN MESCİDİ HIZIRBEY MESCİDİ SİNAN PAŞA CAMİ BAYRAM MUSALLA CAMİ NASREDDİN HOCA CAMİ YUNUS EMRE CAMİ YENİ SANAYİ SİTESİ CAMİ HİSAR CAMİ ULU CAMİİ
1485 metrekarelik bir alana kuruludur.Çatısını 67 adet ağaç sütun taşımaktadır.Minberi bir sanat şaheseridir. Kapısının etrafına Ayetel kürsi işlenmiştir.
Duvarlar kesme ve moloz taşla örülmüştür. Caminin Sağ ve sol kanadı üzerinde kitabeler bulunmaktadır.Dört giriş kapısı vardır. Minare camii inşasından 139 yıl sonra yapılmıştır.
Aziz Mahmud Hüdayi Camii (Yeni Camii)
İlk önce, Sivrihisarlı Aziz Mahmut Hüdayi tarafından yaptırılmış, çevre esnafının yoğunluğu sebebiyle ibadet ihtiyacına kâfi gelmediği için, 1916 yılında Sivrihisar Kaymakamı Mahmut Bey tarafından şimdiki haline dönüştürülmüştür.
Ahşap bir cami olup, Osmanlı mimarî tarzını yansıtmaktadır. Gizli kubbelidir. Kapısının üstünde; Aziz Mahmut Hüdayi’nin bir dörtlüğü vardır.
Dış kapıdan içeri girildiğinde iki yanda mihrap vardır. Vakit namazına yetişemeyen esnaflar için, cemaatle veya münferit namaz eda etme imkânı vermektedir.
Caminin arka ikinci katı kadınların namaz kılmalarına imkân sağlamaktadır.
Mimberi bir Sivrihisarlı usta tarafından yapılmıştır.
Kurşulu Camii (1492)
Kubbesinin kurşunla kaplanmasından dolayı ismi Kurşunlu Camii olarak kalmıştır.İç dizaynı el işçiliğiyle özenle yapılmıştır. Kitabesinde yer alan bilgilerden camiinin Şeyh Baba Yusuf tarafından 1492'de yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır.Camiinin yanında Şeyh Baba Yusuf'un babasına ait olan bir türbe bulunmaktadır.Camiinin ilk olarak 1343'te yapılmış olan bir mescidin yıkılmasından sonra yeniden inşa edilmiştir. Camii kare planlıdır ve kapısı sivri kemerlerle çevrilmiştir Kurşunlu Camii Sivrihisar ilçesinde bulunmaktadır.
HoşKadem Camii (1274)
Sivrihisar İlçesi Merkezinde bulunan bu cami için Merhum Tahsin Özalp, H.673/M.1274 tarihinde, Selçuklu hükümdarı ve Ulucaminin banisi Emineddin Mikail’in hazinedarı, Necibüddin Mustafa tarafından eşi Hoşkadem için yaptırıldığını beyan eder; Dr. Halime Doğru ise vakıf kayıtlarında bu caminin yaptırıldığı tarihin belli olmadığını, beyanla birlikte Hacı Hoşkadem tarafından yaptırıldığını, 15. yy. a ait Başbakanlık arşivi Tapu Tahrir Defteri’nde 453:91 B numarada kayıtlı vakfiyeye istinaden, 15. yy. a aidiyetini ifade etmektedir. Bu yüzyılda muhtelif hizmetler için camiye oğlu ve başkaları tarafından 17 dükkan kirasının vakfedildiği anlaşılmaktadır.
Dr. Erol Altınsapan, Hacı Hoşkadem hakkında bilgi bulunmadığını, fakat vakfiyesinde camiye 9 dükkan vakfettiğini, Ahilikten bahsedilmekle kendisinin Ahi olmasının düşünülmesi gerektiğini yazmaktadır. Erkek olduğu bilinen Hacı Hoşkadem’in 15. yy. da yaşadığını, bu sebeple caminin 1274 yılına tarihlenemeyeceğini beyan eder. Hoşkademle Hazinedar Camii arasında yapılış tarihleri bakımından ilişki kurmanın imkansızlığını kabul eder.
Necibüddin Mustafa’nın eşi Esma Sultan’dır. Her ikisi de Hazinedar mescidi önünde medfundurlar. Hoşkadem isminin hanım ismi olarak kabulü hatalı sonuca varmayı doğurmuş olmalı. T. Özalp’in Hoşkadem Camii tarihlemesinde yanılgıya uğramasından yola çıkarak, Hazinedar mihrabı üstündeki bir çini kase sebebi ile, 15. yy. tarihlemesinde isabet olmayacağı kanısındayım. Dr, Erol Altınsapan ın da temas ettiği üzere, caminin ismi dahi Hazinedar’dır. Buna göre Hazinedar mescidi için 1274 tarihinin Hoşkadem cami, doğruluğunu kabule mani yoktur. Kaldı ki aynı anda iki cami yapılmasının izahı da yoktur. Kanaatimce Hazinedar Camii’nin, medrese camii ve dolayısı ile dershane olması, aynı yerde sonradan, Hoşkadem Camii’nin yapılması ihtiyacını doğurmuş olmalıdır.
Hoşkadem Camii’nin kubbe geçişleri, pencere aynalık süslemeleri, mihrabı, cami içindeki sağ ve soldaki nişleri, saçak silmeleri Hazinedar Camii’nden farklılık arz eder. Minare dibindeki taş Necibüddin Mustafa’ya ait olsa bile, koruma gayesi ile Hazinedar Mescidi’nden getirilmiş olabilir. Sivrihisar’da Şeydi Mahmud zaviyesinde örneklerine şahid olduk. Caminin kitabe yeri boştur. Civar müzelere götürülmesi mümkündür. Hoşkadem Camii mimari karakterine dokunulmadan, Sivrihisar Tarihi Eserleri Koruma Derneği adına tarafımdan restore edilmiştir. Eski fotoğraflarla ve adeta siterilize edilen orijinal malzemeli köşesi ile bu husus sabittir.
Hoşkadem, Karacalar Mahallesi Hoşkadem Sokak 385 ada, 1 nolu parsel de Vakıflar Genel Müdürlüğü adına kayıtlıdır. Kare planlı 11×11 metre boyutunda olan bu tek kubbeli yapıda, kubbe sekizgen kasnak üzerine oturup, kare mekandan kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Beden duvarları zeminden 6 metre yukarıda, köşelerden kesilerek kasnağa geçiş sağlanmıştır.
Pencereler üzerinde sivri kemerli pencere aynaları mevcuttur. Bu aynalarda, soldaki ön pencerede tuğla örgülü zencirek motifi, sağdaki pencere aynasında ise tuğla örgülü dört kollu yıldız ve altıgen seklinde geometrik şekiller mevcuttur. Diğer pencerelerin üzerinde de tuğla örgülü motifler yer almaktadır. Caminin zemini sekizgen tuğla kaplı iken üzerine tahta çakılmıştır. Kurşunlu Camiinde olduğu gibi doğu ve batı duvarların ortasında birer niş bulunmaktadır. Caminin mevcut minberi Hazinedar Camii’nden getirilmiştir. Belirgin mimari özelliği olmayan minber yer yer kaplanmış ve boyanmıştır.
Cami içinden sivri kemerli kapıdan çıkışlı minarenin, kürsü kısmı 12 köşeli olup eşit büyüklükteki üç sıra kesme taşın araları zencirek motifli tuğla örgülüdür. Gövdeden şerefeye geçiş üç sıra tuğla mukarnas ile sağlanmıştır. Şerefe korkuluğu düz tuğla örgülü, on iki köşelidir. Petek kısmı silindir biçiminde olup, gövdeden daha dar tutulmuştur. Kaide üzerinde ve şerefe altında pahlı çift tuğlalardan yapılmış iki bilezik vardır. Külah eskisine nazaran sivri yapılmıştır.
Bu caminin uzun yıllar gayesi dışında kullanıldığı bilinmektedir. Son olarak Zirai Donatımın gübre deposu iken, Tarihi Eserleri Koruma Derneği’nce müftü Mehmet Emre başkanlığında temizlenmiş ve içi badana edilerek, pencere takılıp 1958 yılında ibadete açılmıştır. Caminin sokağa bağlantısı yan sokağa iken ve hiçbir avlu bırakılmamışken, komşu arabacı Hafız Yurdanur’un da anlayış göstermesi ile ihtilaf, bu kitabın yazarı tarafından çözümlenmiş, şimdiki avlusunun duvarları çekilmiş kapı ve tuvaleti, muslukları yapılmıştır. Dernek, müftü Orhan Ersoy başkanlığında 1961 yıllarında cami çevresindeki takribi 15 kamyon toprağı, yeni ihdas edilen Uça Parka nakletmiş, tahrip olan temeller onarılmış, kubbe eski haline getirilmiştir. Kubbe kasnağındaki büyük mermerler yerde hazırlanıp, kubbeye kurulan rampa üzerinden palangalarla yukarıya çekilmiştir. Sonra kubbeye sadece saçak silme taşlarını koyarak Vakıflar Genel Müdürlüğü yine derneğin gayretleri neticesi, 1965 yılında kubbeyi kurşunla kaplamıştır. Minarenin külahı yapılmıştır.
Minarenin dibinde bulunan sanduka şeklindeki mezar taşını okuyan, “Sivrihisar Tarihi” yazarı merhum Tahsin Özalp, taş üzerinde “Firdevs-i serada huriler ile olsun, her nefes nazarla rahmeti Hak’da müdam ola, Mustafa ruhuna yüz bin selam ola” yazdığını ifadeden sonra, Necibüddin’in İlhanlılar tarafından idam edildiğini beyan etmektedir. Fakat bu tasın sahibi Mustafa ile Necibüddin Mustafa’nın aynı şahıs olup olmadığının araştırılması gerektiği kanaatindeyim. Tarihi Eserleri Koruma Derneği olarak camiye el koyduğumuz zaman, bahsi geçen mezar tası doğuya bakar bir şekilde durmaktaydı. Daha iyi korunması bakımından, altında mezar olmadığı da görülerek bugünkü yerine alınmıştır. Necibüddin Mustafa’nın mezarının, Hazinedar Mescidinin avlusunda olduğu, onun önündeki 1. mezarın da, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin takdirine mazhar olan Esma Sultan’a (Emineddin Mikailin kızkardeşi) ait olduğu yolundaki bilgiler ağırlık kazanmaktadır. Camii civarındaki Hoşkadem Medresesi’nin tamir edilerek, H. 1292/ M. 1875 yılında ilk Rüştiye Mektebi’nin burada açıldığı, ilk müderrisin de Kıyık Hacı Ali olduğu bilinmektedir. Bugün bahsi geçen medreseden eser yoktur. Hoşkadem Medresesi’nin bir cüz’ünü teşkil ederken, medreselerin harap olması ile bu cami hayırsever halkımızın ve din görevlilerinin desteğinde Tarihi Eserleri Koruma Derneği sayesinde mimari ve tarihi hüviyetine halel gelmeksizin bugünkü durumunu koruyabilmiştir. Bu camide halen Medine’de bulunan Abdurrahman Topraklı’nın bahçe ve camide büyük emeği olan müezzin İbrahim Yaşar’ın imam hafız Yakup Çakır ve A. Ekrem Uludağ’ın değerli hizmetleri vardır. Cenabı Hak banisine, hizmeti geçenlere rahmet etsin, razı olsun. Amin.
Eminiddin Mikâil’in hazinedarı Necibiddin Mustafa tarafından eşi Hoşkadem için yaptırılmıştır. Bina Selçuklu mimarı tarzına göre yapılmıştır. Kubbeli olup 300 metrekare civarında bir alana sahiptir. Vakıflar tarafından restore edilerek hayatiyeti korunmuş, halen ibadete açıktır. Bu camiyi ünlü müderris Hopuşzade Mustafa Efendi, medresesinin tatbikat camisi olarak kullanmıştır. Ayrıca bu caminin diğer bir özelliği ise İlçede yapılan ilk minare bu camiye aittir. Minarenin çok güzel tuğla işçiliği vardır.